Öğrenme aşkı olan insanların bilgilerinin temeli sadece okulda öğrendikleri bilgilere dayalı değildir. Onlar, kendi kişilikleri ile uyum içinde bir öğrenme biçimi ve öğrenme araçları geliştirirler. Yaşamın her alanı onlar için, bir öğrenme atmosferidir ve “yaparak” öğrenirler, duyarak, taklit ederek öğrenmezler. Öğrenmek yeni deneyimler araştırmaktır. Doğumdan itibaren yaklaşık ergenlik dönemine kadar herkes öğrenmek, yeni deneyimler araştırmak ve değişim yaratmak konusunda çok isteklidir ve heveslidir. Ancak gençlik yaşlarından sonra bu herkes için doğru değildir.
Öğrenme arzusu kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu nedenle 3 ana kategoriye ayırmak istiyorum.
Öğrenme arzusu ve heyecanı tüm yaşam boyunca devam eden 1.grup insan: Ömür boyunca öğrenme heyecanı devam eden insanın eğitimi okulda harcadığı yıllarla sınırlanmış değildir. O, yaşam boyu devam eden, yaşadığı her ortamı bir öğrenme laboratuarına dönüştürendir. Bunun sonucunda ortalamanın, vasatın üzerinde maddi ve manevi değerler üretir. Bu insanlar gerçek liderlerdir,bilim adamlarıdır, sanatçılardır, CEO’ lar dır. Onlar bir şeylerin nasıl yapılacağını bilen ve vizyonu olan gerçek başaranlardır. Onlar, ötekilerin bilgisine ve olanaklarına bağımlı değildir. Ve yine onlar yollarına herhangi bir fırsat çıkmasını bekleyen değillerdir, onlar fırsatları yakalamasını bilenlerdir.
Profesyonel bir beceri kazanıncaya kadar ve temel ihtiyaçlarını karşılamayı sağlayıncaya kadar öğrenmeyi arzusu devam eden 2. grup insan: Bu insanlar ortalama kazanımı (maddi-manevi) olan tipik profesyonellerdir. Büyük şirketlerde pek çok örneğini görebilirsiniz.
Profesyonel bir beceri kazanamadan öğrenme arzusu ölen 3. grup insan: Bu insanlar ortalamanın altında (maddi-manevi) kazancı olan insanlardır. Pek çoğu bir meslek sahibi olamamıştır.
Profesyonel bir beceri kazanıncaya kadar öğrenme arzusunu sürdürenler ile daha profesyonel bir beceri kazanamadan öğrenme arzusuzunu kaybedenler öteki insanların bilgisine ve dış faktörlerin olanaklarına bağımlıdırlar. Bu iki gruptaki insanlar kendi kapasitelerinin daha üstünde bir düşünsel dünya oluşturamazlar ve ötekilerin düşünce sistematiklerine bağımlı kalırlar. İş arkadaşları,ortakları,amirleri kendisine kapasitesinin limitlerini ve sınırlarını söylerler, o da bunu olduğu gibi kabul eder ve verilen talimatları uygularlar.Öğrenme aşkını kaybetmiş bu insanlar hayatın içindeki en doğal öğrenme araçlarını kullanamazlar. Çünkü öteki insanların bilgisine bağımlı olmaya saplanmışlardır. Sonuç olarak onlar kendilerinin rahatlarını ve statükolarını korumaya odaklanmışlardır.
1., 2., ve 3.gruptaki insanlar arasındaki fark dünyaya bakış açısı yani “vizyon” dur.Vizyonu olan insanlar kendi yaşam biçimlerini ve kaderlerini kontrol edenlerdir.Vizyonu olmayan insanların ise kaderleri ve yaşamları başkaları tarafından kontrol edilirler.
Bugünkü eğitim sistemimiz standardize edilmiş bilgilerin aktarılması prensibine dayalıdır. Amaç başarısız insanları 3. gruptan 2. gruba( minimum akademik standartlara sahip olanlar) çıkarabilmektir. Bu eğitim biçimi insanların mevcut durumu, statükoyu kabullenmelerini ve içselleştirmelerinin koşullarını yaratıyor. Yine bu sözünü ettiğim eğitim biçimi, sonuç olarak 1.grupta olması muhtemel insanları 2. gruba doğru sürüklemeye başlar. Öğrenme aşkı taşıyanlar, vizyon sahibi olma özelliklerini kaybedebilirler çünkü standart eğitim anlayışı içinde kendilerinden beklenen görev ve ödevlere odaklanmak zorunda kalırlar.Bu toplumsal tehlikeye karşı uyanık olmalıyız.Onların enerjileri günlük akış içinde tüketilmemelidir.
“İnsanlık” öğrenme aşkını ve heyecanını hala taşıyan insanların omuzlarında taşınacaktır.
Pervin Albayrak