Masalların çocuk gelişiminde birçok önemli ve değerli katkıları vardır. Masal anlatımı esnasında bir yandan anlatan kişi ile çocuk arasında iletişim kurulurken diğer yandan da çocuğun bütün zihinsel faaliyetleri harekete geçer. Okuduğu veya dinlediği masallardaki karakterler hakkında hayaller kuran çocuk, olayların gelişimine göre iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi öğrenir.
Genellikle kız çocuklar kız, erkek çocuklar erkek karekterlerle özdeşleşerek ilerideki kişiliklerinin temellerini atarlar. Kabaca 4-5 yaşına gelmiş bir çocuk masallarda anlatılan birçok olayın aslında gerçek olmadığını bilir. Zaten bu amaçla masallara başlarken söylenen ve ‘bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan tekerlemelerin amacı da çocuklara bu mesajı vermektir.
Bunu yanısıra masal anlatan kişinin de çocuğa zaman zaman olağanüstü olayların sadece masallarda olacağını söylemelerinde fayda vardır. Aslında çocukların masallardan almaları gereken şey onların hayal dünyasına hitap ederek, onların dünyasına girerek ki bu şekilde daha eğlenceli ve kolay öğrenirler, gerçekte nasıl biri olmaları gerektiğinin ipuçlarını vermektir.
Masallar her zaman iyi olanların galip geldiği, sabırlı davrananların mutlaka amacına ulaştıkları, yapılan iyiliklerin karşılıksız kalmayacağı, zekanın çoğu zaman beden gücünden üstün olduğu, sevginin birçok şeyden daha değerli olduğu, arkadaşlığın çok önemli olduğu, el ele vermenin ve birlik içinde olmanın her zaman daha çok başarılar getirdiği, hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamamız gerektiği ve elimizden geleni yaptığımız taktirde başarının bizi zaten bulacağı mesajlarını verirler.
Örneğin Keloğlan masalını okuyan veya dinleyen bir çocuk çoğu zaman çok güçlü olmamıza gerek olmadığı, eğer aklını kullanırsa birçok şeyi başarabileceğini düşünür. Veya ‘külkedisi’, ‘pamuk prenses ve yedi cüceler’, ‘çirkin ördek yavrusu’ gibi masallar insanların başlangıçta zorluklar yaşasalar da sonunda mutlaka iyilerin galip geleceğini sabretmenin önemini vurgularlar. Genel olarak masallarda bütün toplumları ilgilendiren ortak unsurlar olsa da genellikle masallar içinden çıktıkları toplumun değer, tutum ve davranışlarını yansıtır. Bu nedenle çocuklarımızın öncelikle kendi masallarımızı okumasını, diğer kültürlere ait masallarında iyi bir incelemeden sonra çocuklarımıza sunulması faydalı olacaktır.
Günümüzde yoğun iş tempoları nedeniyle anne babalar çocuklarına masal okumak için vakit bulamamaktan yakınmaktadırlar. Ayrıca çizgi filmlerin ve dizilerin hayatımıza girmesiyle birlikte çocuklar masal okumak yerine bu tip programları seyretmeye ağırlık vermektedir.
Üstelik çocukların bazen kendilerine hitap etmeyen dizi ve programları seyretmeleri veya şiddet içeren ve doğru mesajlar vermeyen çizgi filmleri izlemeleri henüz kişilikleri yeni gelişmekte olan bu çocukların yanlış figürlerle özdeşleşmesi sorununu gündeme getirmektedir. Örneğin 6 yaşında, şiddet içerikli davranışları nedeniyle değerlendirmem için getirilmiş bir çocuğun ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ şeklinde yönelttiğim soruya ‘Mafya babası’ cevabını vermesi hayli düşündürücüdür. Üstelik bu tip örneklere hiç azımsanamayacak sıklıkta rastlamaktayız.
Aileler, çocuğun gündelik yaşam içinde görsel ve yazılı medya ile karşı karşıya geldiği maganizel ünlüler, başarılı iş adamları ve politikacılar hakkında da, olumlu mesajlar içeren ve çocuğa iyiyi, doğruyu, çalışkan olmanın ve zorluklar karşısında asla yılmadan elimizden gelenin en iyisinin yapılması gerekliliğini gösteren örnek hikayeler anlatabilirler. Bu şekilde çocuk çevresinde olup bitenlerden en olumlu şekilde ders alacak, olumsuz etkilenmeler en aza indirgenecektir.
Uzm. Dr. Gökçe Küçükyazıcı
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi