Bugün alışageldiğimiz “anneler günü” anlamında olmasa da anneler için yapılan kutlamalar Sümerlere dek dayandırılabilir. Anaerkil düzenin hüküm sürdüğü tarihin ilkçağlarından bu yana İştar, Kybele, Rhea ve daha bir çok yerel ve dönemsel isimlerle analık, doğurganlık niteliğiyle ön plana çıkmış ve doğanın uyandığı, yeniden doğduğu bahar mevsimi ile özdeşleşmiştir. Ataerkil düzenin yerleşmeye başlaması zaman zaman kutlamaların içeriğinin ve şeklinin değişmesine ve hatta bazı dönemlerde gizli olarak yapılmasına sebep olmuşsa da kesintiye uğratamamış; her bahar coşkulu kutlamalar ve sunularla bir gelenek halini alarak binlerce yıl kesintisiz olarak sürmüştür.
Anneler günüyle ilgili ilk resmi kutlama önerisi, Amerika’da 1872 yılında Julia Ward Howe tarafından barışa adanan bir gün olarak tasarlandı. İlk defa Boston’da bir yürüyüş düzenlenerek kutlandı.1907 yılında Philadelphia’da Ana Jarvis, annesinin ölüm yıldönümü olan Mayıs ayının ikinci pazarının Anneler Günü olarak kutlanması için bir kampanya başlattı. Bir sene sonra da kutlanmaya başlandı.
1911 yılına gelindiğinde hemen hemen her ülkede kutlanmaya başlanmıştı. 1914 yılında ABD başkanı Wilson tarafından resmi bir açıklamayla Mayıs ayının ikinci pazarı Anneler Günü olarak duyuruldu.
Böylece Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının binlerce yıl önce başlattığı gelenek 20. yüzyılın başından itibaren dünya çapında kabul görmüş oldu.
Aile, insan yaşamında en önemli ve ilk toplumsallaşma kurumudur. Toplumsallaşma, bireysel ve toplumsal öğelerin karşılıklı etkinleşmesini içerir. Toplumsallaşma olgusu her şeyden önce bir toplum içinde oluşmaktadır. Birey o toplumun bir üyesi olarak toplumda ki rollerini üstlenmekte ve topluma egemen olan kuralları benimsemektedir. Birincil toplumsallaşma etmeni olan aile, tüm değişmelere karşın bu özelliğini korumaktadır. Çünkü birey toplum içinde aile ortamında doğar ve büyür. Bireyin ilk deneyimlerinin kazandığı ilk tutum ve davranışlarının belirlendiği ortam ailedir.
Çocuğa yöneltilen davranış ve ona karşı takılan davranış, ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşır. Bu dönemde çocuk toplumun bir bireyi olacağını öğrenirken aynı zamanda en küçük ayrıntısına kadar kopya edeceği bir modele de gereksinim doğar. Kişiliğin oluşumu için gerekli olan özdeşleştirme aile içinde ki üyeler ile gerçekleşir. Çocuk toplumda alacağı rollere de bu dönemde de hazırlanır. İşte bu noktada kadının anne olarak rolü çok önemli hale geliyor.
Annelerimize teşekkür etmeden önce birkaç konunun önemini vurgulamak istiyorum:
ANNELERİMİZ İÇİN NE İSTİYORUZ
Günümüzde kadının aile içinde erkekle paylaştığı sorumluluklar ve toplum hayatında giderek artan fonksiyonunun incelenmesi gerçekten çok önemli bir konudur.
Bir toplumun bilinçlenmesi ve yaşanılan çağın her alanında kendine lâyık yeri alabilmesi o toplumun en ufak birimi yani ailenin bilinçlenmesi ile mümkündür. Bilinci noksan, hayata katkısı noksan bir aileyi tam saymak mümkün değildir.
Açıkça söylemek gerekirse, kadınından yararlanmayan toplumların gücü yarıya inmiş demektir.
Bugün için Türkiye’de kadınların çalışma hayatına daha aktif bir şekilde katılmalarını sağlamak üzere hukuki düzenlemelere değil, aksine hukuki çerçeve ile sağlanan hakların daha yaygın bir şekilde uygulanmasına imkân verecek eğitim seviyesinin yükseltilmesine, istihdam kapasitesinin geliştirilmesine ve kaynak tahsisine yönelik fiilî düzenlemelere daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Tarih içinde batıya nispetle Türk kadını, hukuki haklar bakımından batılı kadının çok önünde yer almıştır. Ancak, Türk kadınına hukuki hakların verilmesi ve temel değerler sistemi bakımından kadının önündeki engellerin açılması, çağdaş demokratik sistemin yerleşmesinde gerekli olan kurumların tam yerleştirilmediği bir Türkiye’de beklenilen gelişmeyi sağlayamamıştır. Bu sorun sadece Türk kadınının sorunu da değildir, bütün Türk toplumunun sorunudur.
Bu itibarla toplumumuzun her kesimi olarak kadın – erkek herkesin, ülkemizin ekonomik ve siyasi gelişmesine kendi çapında katılımının sağlanması gerekir.
“Ayrımcılığı ortadan kaldırmak zorundayız”
Kadın-erkek eşitliği henüz evlerimizin içine giremese de Anayasamızın çeşitli maddelerinde eşitlik dile getiriliyor. Yasalardaki aykırı hükümler de kadın örgütlerinin çalışmaları sonrasında kaldırıldı. “Medeni Yasa’daki ‘ailenin reisinin koca olduğu’, kadının ikametgahının kocanın ikametgahı sayılacağı’, ‘müşterek konutu kocanın belirleyeceği’ gibi hükümler değişti. Zina konusunda tamamen eşitsiz, ‘suç’ tanımı getiren eski ceza kanunu hükümlerinin değişmesi gibi olumlu adımlar var. En önemlisi de ülkemiz, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) taraftarıdır. Sözleşmelerin gereği yerine getirilmeli! Türkiye, CEDAW gereği, hem yasalarda hem de gerçek yaşamda ayrımcılığı ortadan kaldırmayı, kamu yaşamında olduğu gibi özel yaşam ve özellikle aile ilişkilerinden ayrımcı kalıp ve davranışları arındırmayı sağlamak zorunda.
Kadın istihdamını artırmaya yönelik istihdam politikası oluşturmalı ve yasal düzenlemeler cinsiyet eşitliği yaklaşımıyla gözden geçirilmelidir.
Kadınlara yönelik mesleki yönlendirme ve mesleki eğitim politikaları hızla uygulanmalı ve kadınların nitelikli işgücü olarak istihdam içinde yer almaları sağlanmalıdır.
Yönetici kademelerde, aynı zamanda politikada, kadın oranının düşüklüğü nedeniyle, yükselme ve terfilerde yüzde 30 oranında pozitif destek sağlanmalıdır.
Çalışan kadın çocuk sahibi olduğunda, anneyi ve çocuğu destekleyecek kurumlar devlet tarafından organize edilmelidir.
Toplumun en önemli yapı taşları olan anneler olarak, savaşların olmadığı, çocukların ölmediği, barışın, kardeşliğin ve demokrasinin egemen olduğu, sorunların barış yoluyla çözüldüğü bir dünyada yaşamak için, bu gün dünyayı yönetenlere sesleniyoruz; Yine bu gün tüm yönetenlere diyoruz ki…..Barışın ve demokrasinin önündeki en büyük engeli oluşturan her türlü şiddete karşı küresel mücadelenin verildiği bir dönemde, tüm annelerin ve çocukların gelişimini engelleyen sosyal ve ekonomik engelleri ortadan kaldırmaya çağırıyoruz.
Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Pervin Albayrak