Her çocuk bir hazinedir evet..Peki bu hazine nasıl işlenmelidir? Ya da nasıl keşfedilmelidir?
Hazineye değer katmak da, onun bir çırpıda harcanmasına yol açmak da bizim elimizdedir.Peki nedir bu ikisi arasındaki fark? Doğrusu hangisidir? Yanlış bunun neresindedir?
Çocuk bir hazinedir dedik..Ellerimizin altında duran bir hazine..Keşfedilmeyi bekleyene kadar, güzelliği kendine saklı olan bir hazine..Altın,zümrüt,yakut nasılsa, bir çocuk da böylesi değerlidir..İşte bu yüzden ona,kendisine değer verildiği hissettirilmelidir..
Onun düşüncelerine değer verilmeli,söyledikleri dinlenmelidir..Kendisine tek başına bir birey olduğu ve saygı duyulduğu sık sık hatırlatılmalıdır..Çünkü bu hazinenin değerine değer katacaktır..
Ebeveynleri tarafından önemsendiğini,söylediklerinin dinlendiğini göre çocuğun kendine olan güveni gelişecektir..Kendine güven duymanın, insan açısından öneminin ne kadar büyük olduğunu düşünebiliyor musunuz? Bu kadar önemli bir konu maalesef gerek ebeveynler,gerekse eğitimciler tarafından göz ardı edilmektedir..Çocuk, evde ve okulda ebeveynleri tarafından susturulmakta, düşüncelerini ifade etmesine izin verilmemekte,bir şekilde başarıp ifade ettiğinde ise,dinlenilmemektedir..Peki sonuç nedir? Sonuç; sessiz ve içekapanık bir çocuk..Sonradan belki olur da aileler çocuklarının bu halinin farkına varırlar ve onu koşa koşa bir psikoloğa götürürler..Oysa ki sorunun ana kaynağı onlardır,farkında olmazlar..Hazinenin tüm ışıltısını yitirmesine sebep olmuşlardır bir kere..Yeniden ışıması çok çok uzun zaman alacaktır..
Çocuk,her zaman çocukluğunu yapar..Çocuktur işte adı üstünde..Ondan bir yetişkin olmasını beklememeli,ona yetişkin sorumlulukları verilmemelidir..Yoksa o hazine çok yıpranır, ışıltısı günden güne azalır..Sorumluluk elbette verilmelidir ona bu bilinci kazanması adına,ama yaşına uygun olmalıdır bu sorumluluklar..Çünkü çocuk,her başarısızlığında suçu kendinde arayacak ve gitgide kendini “Ben beceriksiz biriyim” düşüncesine odaklayacaktır..Kendini bu düşünceye odaklayan çocuk, artık sorumluluk gerektiren davranışlardan yaşamı boyunca kaçacaktır..
Gereksiz yere eleştirilmemelidir çocuk..Hele hele başka çocuklar kıyaslanmamalıdır..”Bak Ayşe/Ali’nin oğluna/kızına..” diye başlayan her cümle, onun kişiliğine bir darbe daha vuracaktır..Öyle ki çocuğun,ebeveynlerinden nefret etmesine kadar varabilir bu işin sonu..Öyleyse ne yapılabilir? Bu hazinenin işlemesi nasıl sağlanabilir? Cevap çok da zor değil aslında..İşin sırrı uygun iletişim yolunu bulmaktadır..Çocukla her zaman barış içinde olunmalıdır..Ona, bir yetişkinden ziyade, daha çok bir yaşıtı gibi davranılmalıdır bu tür konularda..Zamanında ebeveyn olarak bizim de yanlışlarımızın olduğu onlara uygun yollarla anlatılmalıdır..Anne/babasının da hataları olduğunun farkına varan çocuk, hem suçluluk duymayacak, hem de bu konuda kendini anne/babasına yakın hissederek, onlara düşman olmayacak,aksine bu konuda onları bir arkadaşı gibi görüp, her türlü problemini rahatlıkla anlatabilecektir..İşte bu yüzdendir ki çocukla olan iletişimde ne çok katı ne de çok gevşek bir tutum sergilenmelidir..İkisinin ortası her zaman idealdir..
Eğer hazinenin ışıldamasını istiyorsak, onun yaratıcılığını beslemek gerekir..Unutulmamalıdır ki çocukların hayal güçleri çok zengindir..Eğer çocuk bulutu mavi değil de pembe çiziyorsa, bırakılmalıdır o bulutu pembe çizsin..Hayal dünyasına müdahale edilmemelidir..Sanmayın ki o bulutun rengini bilmiyor,sadece hayal dünyasında o bulutu pembe olarak görmek istiyor o kadar..Neden onun bu tatlı isteğini engelleyelim ki? Zaten toplum olarak yaratıcılığı körelmiş bir milletiz..Bırakalım bari onlar bizim geleceğimiz,umudumuz olsunlar..Onlara bu hakkı çok görmeyelim..
Yaratıcılık dedik,hayal dünyası dedik..Peki neler yapabiliriz bunların daha çok gelişebilmesi için..Onlara bol bol kitap okuyabiliriz mesela..Ama okuduğumuz kitapları önceden bir de biz okumamız şartıyla..Neden mi bu şart? Kitabın biricik yavrumuza uygun olup olmadığını anlayabilmek için..Çok renkli ,güzel görünümlü bir kitap asla iyi bir kitap demek değildir,unutmayalım!Kitabın içinde yazanlar, yavrumuzun kulağına gidenler, gördüklerinden daha tesirlidir..Onlara yanlış mesajlar vermek istemeyiz değil mi? Bunu göz ardı etmeyelim..Evet ne demiştik en son; kitap okumak..Peki sadece kitap okumak yeterli midir? Tabii ki hayır! Onunla birlikte resim yapabiliriz, yaptığı resimler hakkında konuşabiliriz…Evdeki artık materyalleri kullanarak bir el becerisi çalışması yapabiliriz..Böylece her maddenin çöp olmadığını, mutlaka bir şekilde geliştirilebileceğini öğretmiş oluruz ona..Görün bakın o hazineden ne yaratıcı faaliyetler çıkacak..Aklınıza hiç gelmeyen şeyleri üretiverecek birkaç dakikada..
Müzik..Evet yaratıcılığı geliştiren bir başka şey de müziktir..Daha birkaç aylıkken çıkardığı seslere dikkat ettiğimizde, bunların bir ahenk eşliğinde söylenen sesler olduğunu fark etmemiz hiç de zor olmaz sanırım..Peki konuşmaya başladıktan sonra söylediği uydurma şarkılara ne demeli.. Peki ne yapabiliriz bu konuda? Onunla birlikte şarkılar söyleyebiliriz,marakas,tef,davul gibi aletler kullanarak ritm tutmayı öğretebiliriz ona..Bir şarkı besteleriz birlikte..Ve hazine ışıldadıkça, ışıldar..
Evet, HER ÇOCUK BİR HAZİNE..Israrla tekrarlıyorum bu sözü..
Hazineye iyi bakalım dostlar…İyi bakalım ki ışıldasın her taraf onların güzellikleriyle…
Not: Bu yazı Okul Öncesi Yazarlar Sitesi (www.okuloncesi.gen.tr) ‘nde de yayınlanmıştır.