“Eğer bir çocuk,çocukluğunda kurbağa,yengeç gördüyse,bir kaplumbağa yavrusunu eline alıp onun kabuğuna çekilişini izlediyse,bir su yılanının suyun üzerinde tuttuğu küçücük başını gördüyse ve hepsinden önemlisi tabiatın sadece bize ait olmadığı fikri zihninin bir köşesine yerleştiyse,ilerideki hayatında daha cesur ve kendinden emin olacağı muhakkaktır.”
Jean Jack Rouessau, ‘Emile’ adlı kitabından.
Çocuklarımızın cesur olup,zorluklara göğüs germesini öğrenmelerini mi istiyoruz,yoksa hayatta karşılaştıkları her güçlükte bizlerin yanına koşmalarını mı bekliyoruz? Sanıyorum ilk seçenek.Neden mi?
Daha doğduğu andan itibaren onu el bebek gül bebek büyütüyoruz.Her ağladığında yanı başında oluveriyoruz.Her istediğini anında gerçekleştiriyoruz.Sabretmesini öğrenemiyor.
Hayattaki ilk adımlarını atmaya çalışırken,hemen arkasında biz oluyoruz.”Aman düşmesin,aman bir şey olmasın” diye hep bir elimiz arkasında oluyor.Yürüdüğü yerleri yastıklarla çevreliyoruz.Düşmenin ne demek olduğunu ve her düştüğünde kendi başına kalkması gerektiğini öğrenemiyor.
Okula başladığında bir türlü ayrılamıyoruz yanından.Her şeyini kontrol ediyoruz.Arkadaşlarıyla kavga ediyor belki,ertesi gün okula gidip sorunu biz hallediyoruz.Sorunlarını tek başına halletmesi gerektiğini öğrenemiyor.
Üniversite yılları geliyor.Hangi mesleği seçeceğine biz karar veriyoruz.Tek başına karar almasına fırsat vermiyoruz.Karar almanın ve bunun sorumluluğunu taşımanın ne demek olduğunu öğrenemiyor.
Bunların hiçbirini öğrenememişken biz ondan hep güçlü olmasını bekliyoruz ve ona sürekli telkinler veriyoruz.Peki ama çocuk öğrenemediği bir şeyi nasıl yapabilir?Hayatının hiçbir anında tek başına bir karar almasına fırsat vermediğimiz bir çocuktan, hayatı için çok önemli bir seçimi yapmasını nasıl bekleyebiliriz? Ya da ona sabrı öğretmediğimiz halde bir olay karşısında sabırlı olmasını nasıl isteyebiliriz? Her düştüğünde elinden biz tutup kaldırdıysak,belli bir zamandan sonra ona “Artık biz yokuz,sen tek başına devam etmelisin” nasıl diyebiliriz? Nasıl yapabiliriz bunları? Soruyorum size.
Hayatta her söylediğimiz,her yaptığımız davranış bir makine gibi kaydediliyor çocuklarımızın beyinlerine.Ve günü geldiğinde söylediklerimizle yaptıklarımız çelişiyorsa şayet,zihinlerinde yanlış bir anne-baba profili çiziliyor işte o zaman.İster misiniz bunu değerli anne-babalar? İstemezsiniz biliyorum.O halde vakt-i zamanında söylediklerimizle bugün yaptıklarımız çelişmemeli.Eğer çocuğumuza sabrın ne demek olduğunu öğretmemişsek ondan sabır bekleyemeyiz.Ya da onun tek başına mücadele etmesine hiç fırsat vermemişsek,ondan güçlü olmasını isteyemeyiz.O halde;
Bırakın çocuklarınız düşsün.O tek başına kalkabilir merak etmeyin.
Bırakın çocuklarınız sorunlarını tek başına çözsün.Siz ona güven verin yeter.
Bırakın çocuklarınız kararlarını tek başına versin.Getirdiği sonuç kötü olsa da üzülmeyin.Hayatta her şey her zaman iyi sonuçlanmayabilir.
Demek istiyorum ki; çocuklarınızın üstündeki koruyucu kalkanı çıkarın artık.Onları hayatın gerçekleri ile yüzleştirin.Acının,mutsuzluğun ve daha başka olumsuzlukların ne demek olduğunu bilsinler.Bilsinler ki bazı şeyleri öğrenmeleri için geç olmasın.Bilsinler ki, yenilmesinler hayata…
MERVE AKYOL
Bu yazı Okul Öncesi Yazarlar Sitesi’nde (www.okuloncesi.gen.tr) de yayınlanmıştır.