Okulların açıldığı Eylül ayında belki de en çok telaşı, karmaşayı ilkokula yeni başlayan çocuklar yaşıyor. Kimisi büyük bir sevinçle önlük, yeni arkadaşlar vb. şeylerin hayaline dalarken, kimisi korkuyla annesinin bacaklarına sarılıyor.
Klinik Psikolog Nilgün Peker, çocuğun yaşamındaki bu yeni döneme, başarıyla “merhaba” demenin yollarını sunarken; Danışman ve Pedagog Belgin Temur, okul seçerken dikkat edilmesi gerekenleri, yaz rehavetinden kurtulup kış disiplinine adapte olmanın önemini ve anne babaların yapmaları gerekenleri anlatıyor…
“Gitmek istemiyorum”
“Okula gitmek istemiyorum!” diye haykırdı Nazlı. Kendini yere atmış, annesinin gitmesini engellemek için de bacaklarına iyice sarılmıştı. Annesi, “Hadi tatlım, bak içerde çok eğleneceksin, arkadaşlarınla harika bir gün geçireceksin, öğretmenin size güzel bir masal okuyacak, hem boyama da yapacaksınız, sen çok seversin!” diye ikna etmeye çalıştıkça, Nazlı hıçkıra hıçkıra ağlayarak sınıfa girmeyi reddediyordu.
Annelerine rahatça “hoşçakal” diyen çocuklar biraz kendini beğenmiş bir eda ile baktılar Nazlı ya. Anneleri daha anlayışlıydılar, Nazlı nın annesine gülümsediler. Okul açılmadan önce Nazlı, annesi ile gelmiş, sınıf öğretmeni ile tanışmış, sınıfını görmüştü. Hatta okulda giymesi için yeni ve rahat giysiler alınmıştı, çanta sırtına takılmış ve okul başlayana kadar okula hazırlık alıştırmaları yapılmıştı. Okul açılana kadar her şey yolunda idi, ta ki şimdiye kadar…
Anlaşılan Nazlı, bu yıl okula başlamaya fiziksel açıdan hazırdı, ama duygusal olarak hazır değildi. Okul önünde yaşanan ağlama nöbetleri okulu reddetmenin işaretiydi. Çoğu zaman okulu reddetme durumu, geçici bir sorundan kaynaklanır. Bazen de ayrılık endişesi, umumi tuvaletleri kullanma endişeleri ya da performans endişesi gibi korkuların göstergesi olabilir. Çocuğun okulu reddetmesi ile nasıl başa çıkılacağına karar vermek için, önce nedenleri bulmak önemlidir.
“Okul korkunç bir yer ve ben çok küçüğüm”
Bilinmeyene duyulan korku ve ayrılık endişesi, çocuğun gelişiminde beklenen normal aşamalardır. Bebeklik döneminde anne babaya bağlanan çocuk, ayrılıklarda üzülür ve terk edilme endişesi duyar. Çocuğun ağlaması hem üzüntüden, hem de endişeden kaynaklanır. Çocuk annesinin tekrar geleceğine inanmaya başladığında, ayrı kalmaya ilişkin tepkilerinden hemen vazgeçer. Bu durumda, okula başlarken, ilk gün bir saat, ikinci gün iki saat gibi, kademeli olarak süreyi uzatarak alıştırmak; kesin bir ifade ile mümkün olduğu kadar kısa ama net bir cümle ile vedalaşmak ve söz verilen saatte çocuğu almaya gelerek, güveni sarsmamak çok önemlidir.
“Çocuğum daha çok küçük”
Bazen de bir çocuğun okulu reddetmesi, gerçekte annesinin onun okula başlamasına ilişkin yaşadığı endişeleri algılamasına bağlı olabilir. Annesi, çocuğunun okulda huzurlu olamayacak kadar küçük olduğuna inanabilir. Bu durumda, farkında olmadan çocuğuna onun gitmesini istemediğini belirten işaretler verir ve çocuk da ağlayarak, annesine yapışarak tepki verir. Burada önemli olan, önce anneyi rahatlatmak ve sonra çocuğu alıştırmaktır.
“İnatçılıktan okula gitmeyi reddediyor”
Eğer çocuğunuz inatçı bir tabiattan ötürü okula gitmeyi reddediyorsa, bu durumda okula gitmek istememesi, yapmak istemediği bir çok şeyden yalnızca biridir ve ayrılık endişesi ile alakası yoktur. İnatçı bir çocuğu okula alıştırmanın çözümü, onun da ayrı kalmayı mümkün olduğu kadar kontrol etmesine izin vermektir. Bunun için de, çocuğun, sizin de kabul edeceğiniz iki alternatif arasında seçim yapmasını sağlamaktır.
“Çocuğum evde kalmayı tercih ediyor, okula gitmeye zorluyorum”
Çocuklar bazen arkadaşları ile kavga ederler, ya da öğretmenin başka bir çocuğa kızmasından etkilenebilirler. Yaptıklarının başkaları tarafından beğenilmeyeceğinden endişe duyarlar. Zaman zaman okula gitmeleri için cesaretlendirilmeleri gereken dönemler yaşarlar. Bu gibi durumlarda, etkin dinleyerek, soruna çözüm bulmalı ve çocuğa okula gitmesini sağlayacak kadar destek ve cesaret verilmelidir.
“Okula gitmeyince, beraber alışveriş merkezine gidiyoruz”
Anneler okula gitmeyi reddeden çocuklarını, evde kaldığı zamanlar, farkında olmadan ödüllendiriyor olabilirler; ya birlikte alışveriş merkezlerinde eğlenerek, ya da evde TV izleyerek ve birlikte hamur oynayarak. Eğer çocuğunuz okula gidemeyecek kadar hasta ise, bütün gün yataktan çıkamayacak kadar hasta demektir. Evde kaldığı günlerde, TV izleme, müzik dinleme ve oyun oynama, en azından okul sonrası saatlere kadar sınırlandırılmalıdır. Böylece, çocuğunuz, okulu reddetmeye yönelik pozitif bir yaklaşımınızın olmadığından emin olur.
Çocuğunuza okul seçerken
Çocuklarını hangi okula göndereceklerine karar verme aşamasında olan ailelerin ilk sordukları soru özel okulların mı devlet okullarının mı tercih edilmesi gerektiği olmaktadır. Devlet okullarında sınıfların çok kalabalık olması ailelerin çocuklarını devlet okullarına göndermek konusunda çekincelerinin en önemli nedenidir. Bazı aileler özel bir okulda, özel ilgi ile çocuklarının daha iyi bir eğitim alacağını düşünürken, bazı aileler ise sınıf mevcutlarını kalabalık olmasına rağmen devlet okullarının daha iyi eğitim verdiğini düşünmektedirler. Sınıf mevcudu, okulda uygulanan müfredat, okulun fiziki yapısı, sosyal aktiviteler, çocukların yaratıcılıklarını geliştirmek konusunda uygulanan metotlar ve kullanılan malzemeler, teknik donanım, psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetleri, temizlik, düzen, branş dersleri, öğretmen yeterliliği ve çeşitliliği gibi birçok kriter okul seçmek konusunda aileleri ister istemez etkilemektedir.
Bütün bunlar değişkenlik gösterebilir. Ama bütün bu kriterler değerlendirilirken unutulmaması gereken şey, çocuğun psikolojik ve zihinsel özellikleridir. Bazı çocuklar kendilerini ifade etmekte zorluk çekebilirler, dikkat sorunları yaşayabilirler, problemlerinin çözümü konusunda daha fazla birebir ilgiye ve desteğe ihtiyaç duyabilirler, daha fazla sosyal aktiviteye ihtiyaç duyabilirler, yaratıcılıkları daha fazla ön plandadır, sanata ilgileri ve yetenekleri olabilir ya da daha çok bilime ilgi duyabilirler. Okul seçilirken çocuğun bireysel özellikleri göz önünde bulundurularak onun ihtiyacına uygun bir ortam sağlanmaya çalışılması gerekmektedir. Bu ortam bazen bir özel okulda sağlanabilirken bazen de bir devlet okulunda sağlanabilmektedir. Öğretmen faktörü belki de tüm diğer değişkenler arasında en önemli olanıdır. Çocuklarla açık ve rahat bir şekilde iletişim kurabilen, öğretimin yanı sıra eğitici de olabilen, çocukları dinleyen, baskıcı olmadan disipline edebilen tarzda bir öğretmen her zaman tercih edilmesi gereken öğretmen tipidir. Sınıf mevcudunun fazlalığı elbette her öğretmen için engelleyici olmaktadır. Ama bazı öğretmenlerin kalabalık sınıflarda bile etkili olabildikleri de bir gerçektir.
Yaz rehavetinden kış disiplinine…
Yaz boyunca her öğrencide bir gevşeme olması doğaldır. Okulun açıldığı güne kadar hiçbir ön hazırlık yapılmazsa birden bire hızlı bir tempoya geçmek sorun yaratabilir. Bu nedenle okulun açılmasının çok yaklaşmasını beklemeden öğrencilerin yeniden disipline olmaya başlamaları da iyi olacaktır. Örneğin uyku düzeninin yavaş yavaş erken yatıp erken kalkmaya dönüştürülmesi, yavaş yavaş her gün okunan yazı miktarının artırılması, çalışma odasının yeniden düzenlenmesi, geçen yılın kitap ve defterlerinin şöyle bir gözden geçirilip oda düzeninin yeniden ders çalışmaya daha elverişli bir hale getirilmesi gibi hazırlıklar okul dönemine uyumu da kolaylaştıracaktır.
Ailelerin de çocuklara bu konuda destek vermeleri önemlidir. Çocukların uyması beklenilen düzene ailelerin de uyması çocukların işini kolaylaştıracaktır. Örneğin evde geç saatlere kadar hareket ve gürültü olan ortamlarda çocukların da erken yatması güçleşmektedir. Günü planlaması konusunda çocuğa baskıcı olmayan bir tutumla destek olmak, ev içindeki kurallar konusunda tutarlı ve kararlı olmak da önemlidir.
Burada önemli olan kuralın çocuğun yaşına uygun olmasıdır. Kural konulurken ve uygulanırken okul zamanı çocuğa yardımcı olacak alışkanlıkların edinilmesi hedeflenmelidir. (örneğin; yatma saatinin, TV izleme yoğunluğunun ve saatinin kurala bağlanması vs.)
Çocukların okulda başarılı ve uyumlu olmaları için en önemli gerekliliklerden biri de huzurlu ve kaotik olmaktan uzak bir aile ortamıdır. Evde sorunlar yaşanıyorken ve bu sorunlar sırasında çocuklar ihmal ediliyorken onların okula uyum sağlayıp başarılı olmalarını beklemek gerçekçi bir beklenti değildir. Özellikle anne baba arası çatışmalar, yeni bir kardeşin gelmesiyle diğerinin ihmal edilmesi gibi sorunlar çocukların evden ayrılıp okula gitmelerini, okula uyum göstermelerini güçleştirmektedir. Problemler yaşandığında çocuğun anlayabileceği düzeyde onunla paylaşmak ve çocuğun güvenliğinin tehdit altında olduğunu hissetmesi olasılığını azaltmaya çalışmak önemlidir. Okula giden çocukların, okulda yaşadıkları problemlerin çoğunun kaynağının evde olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle eğer yaz boyunca aile içinde yaşanan bir sıkıntı ve sorun varsa bunu okul dönemine taşımadan öncesinde çözmeye çalışmak gerekirse bir profesyonel yardım aramak yerinde olacaktır.
Anneler Neler Yapabilir?
• Okuldan kaçınma nedenlerini bulabilirler.
• Çocuk yeni öğretmenden ya da sınıftan korkuyorsa, onları daha iyi tanımasına
• yardımcı olabilirler.
• Ayrılık endişelerini hem kendileri, hem de çocukları için azaltabilirler.
• Korkunun kaynağını yok edebilirler (kötü deneyim, alay, tartaklanma).
• Çocuklarına korkularının üstesinden gelmeyi öğretebilirler.
• Okula gitmeyi evde kalmaya göre daha kolay ve eğlenceli hale getirebilirler.
Öğretmen Neler Yapabilir?
• Bilinmeyeni tanıtarak geçişi kolaylaştırabilir.
• Anne babalara, normal ve endişe verici ayrılma zorlukları hakkında bilgi verebilir.
• Okulu reddetmeye neden olabilecek problemlere dikkat edebilir.
• Derste ve oyunlarda alayı ve korkutmayı engelleyebilir.
• Çocuğun zorlukların üstesinden gelmesine yardım edebilir.
Belgin Temur
Uzman Pedagog