Büyük aile dedim yazımın başlığına; çünkü ne yazacağımı bilmez bir halde kalem, kağıt elimde evdeki tatlı telaş çalındı kulağıma. Tatlı diyorum çünkü ailemin her ferdinden ayrı bir rüzgar, ayrı bir hikaye vardı bu telaşta.
İşte böylelikle şuanda yazacaklarıma başladım. Biliyorum ben biraz nostalji yapıyorum sizlere de hep anılarımı, yaşadıklarımı yazıyorum. Ne var ki yaşamda kişi en iyi hissettiklerini ve yaşadıklarını yansıtırmış, bende elimden geldiğince bunu yapıyorum.
Büyük bir aile hayal edin ya da hayal etmeyin de geçmişe anne-babamızın ailesine, dedemizin-ninemizin ailesine bakalım. Hemen hepsi en az üç kardeşli aileler ki çoğu daha fazla. Şimdi ailenin yaşamını düşünelim, günlük hayatlarını, hep bir koşturmaca, hareket ve telaş mevcut. Farklı yaşlarda anne-baba, çocuklar. Herkes kendisinin daha önemli işleri olduğunu düşünüyor.
“Baba; ben evim için en önemli işi yaparım, evin geçimi için para kazanır aileme bakmak için çok çalışırım, Anne, çocuklarım ve beyim için evi çekip çevirmek, gerektiğinde kıt-kanaat idare etmek benim görevim,
Çocuklar; birileri sürekli hayatıma karışıyor ama ben zaten doğruları biliyorum bana biraz güvenseler,
Ne kadar tanıdık değil mi cümlelerim. Yaşam içinde mutlaka bir zamanlar söylemiş ya da duymuşuzdur. Ne var ki bu aileler de yaşam her zaman da böyle telaşlı olmaz. Hele akşam saatlerin de. Hep beraber eve geliş saatinin beklenerek beraber yenen akşam yemeklerinde ki huzur.
Herkesin mutlaka gün içinde yaşananlardan paylaşılacak bir iki sözü vardır. Sohbetler hep yemek sonrası çay keyfine sarkardı. Hele Bayram sabahları işte telaşların en güzeli en doyumsuz olanı değil mi? Hep beraber yapılan kahvaltı, sıcak bayramlaşma sonrasında akrabalar gelene kadar gelip giden komşu sohbetleri. Hepsi kalabalık, hepsi insanla güzel değil mi?
Şimdilerde olmayan yok olan aile bağlarımız. Bir ailede anne-baba ve çocuklardan oluşan üçgen. Bu eş kenar üçgenin mesaisi uzayan baba, ev işleri olan bir anne ve bilgisayar başında ömrü geçen bir çocukla dönüp duruyor. Artık çoğu evde Bayram sabahları tatil köylerinde karşılanıyor. Ne kapıya gelecek kadar sıcak ilişkilerimiz olan komşular, ne gidebileceğimiz bir ailemiz kalmıyor, küçüklüyor dünyalarımız.
Günümüz şartları bizi aslında nasılda alışıla gelmişliğimizden ayırıyor değil mi? Nasıl da farklılaştırıyor. Ben gene de çok umutluyum hala o sıcak aile ortamlarını, büyük aile bağlılıklarını yaşayabilir ve çocuklarımıza öğretebiliriz. Beraber yenen yemekler, paylaşılan kaliteli zamanlar artmalı arttırmalıyız.
Gelecekte bir huzur evinde ya da tek başına dört duvar taş bir evde kapılara bakmak istemiyorsak yapalım. Çocuklarımızın yüreklerine, gönüllerine ekelim aile olmanın sıcaklığını, paylaşmanın ve feda karlığın ne olduğunu ki yalnızlık kader olmasın.
Torunları, çocukları, akrabaları olan büyük bir aile olalım…