Çocuklar doğaları gereği, cinsiyet farkı, doğum ve anne ve babanın rolleri gibi konularda meraklıdırlar. Bu meraklarını dile getirirler ve merakları giderilene kadar araştırmaya devam ederler. İlk sorular genellikle anne-babalara sorulur.
Çocuk anne-babadan tatmin edici bir yanıt alamazsa veya bu konunun yasak ve konuşulmaması gereken bir konu olduğu mesajını alırsa merakı daha da artar ve değişik kaynaklardan sorularına yanıt bulmaya çalışır. Sonuçta elde edeceği bilgi doğru da olsa bu konu anne-baba tarafından açıklıkla konuşulamazsa “yasak ve günah” olan bir konuda meraklanmak ve araştırma yapmak çocukluktan itibaren cinsellikle ilgili suçluluk duygularının oluşumuna neden olacaktır. Her çocuk gelişimi içinde mutlaka önce cinsiyet farkıyla ilgili ardından da doğumla ilgili sorular sorar. İlk sorulara anne-baba olarak nasıl cevap verdiğimiz çok önemlidir. Kaçamak ve yetersiz yanıtlar kadar çocuğun yaşına uygun olmayacak yoğunlukta yanıtlar vermek de çocuk için uygun olmayacaktır.
Cinsel eğitim çocuğun sorularıyla başlar. Çocuğun kendiliğinden doğal olarak merak ettiği ilk şey genellikle cinsiyet farkı ile ilgilidir. Bu merak da 2 yaş civarında ortaya çıkar. “Kız ve erkek ne demek?”, “Annesi ve babası arasındaki fark nedir?” Eğer farklı cinsiyette bir kardeşi varsa “onunla bu bedensel farkın nedeni nedir?” gibi sorular sormaya başlayabilir. Bu sorulara kaygılanmadan, rahat bir şekilde az ama öz yanıtlar vermek esastır.
Kız çocuğun bedeninin ileride çocuk doğurmaya uygun olduğunu, anne memesinin bebeğe süt vermek için oluşmuş olduğunu, erkek çocuğun bedeninin ise baba olmak için farklı olduğunu belirtmek bu yaşlar için yeterli yanıtlar olacaktır. 3-4 yaşlarına gelen çocuklar bebeklerin ve kendilerinin nereden geldiği konusunda meraklanmaya ve soru sormaya başlarlar. Burada da bebeğin annenin karnında büyüdüğünü, yeterince büyüdüğünde de anne karnından kolayca çıkabildiğini söylemek uygun olacaktır. Bu bilgi verilirken doğumun acılı ve sıkıntılı yanları yerine bebek sahibi olmanın keyfi ve güzelliğinin vurgulanması daha uygundur. Aksi halde çocuk dünyaya gelirken annesinin canını acıttığı düşüncesine kapılabilir ve suçluluk duyguları yaşayabilir. Bu tarz cevaplar konunun tamamen anlaşılmasına yardımcı olmayabilir ama çocuğun merakını giderdiği için başlangıçta yeterli olacaktır. Ardından bebeğin annenin içine nasıl girdiği merak edilmeye başlanır.
Bu soru genelde 5-6 yaş civarı merak edilen bir sorudur. Annenin karnında anneye ait minik bir yumurta olduğu ve bu yumurtanın babadaki minik bir tohumla birleşip bebeklerin en minik halini oluşturduğu anlatılmalıdır. Bu sorunun yanıtı için doğadan bazı örnekler verilebilir. Cinsel ilişki ise ancak anne-babanın sevgi ile birbiriyle teması şeklinde ancak 7 yaş civarında anlatılmalıdır. Çünkü 7 yaş öncesinde çocuklar bu konuyu anlamakta güçlük çekebilirler ve bu da kafalarının karışmasına neden olabilir.
Çocukların cinsel konulardaki soruları yanıtlanırken abartılı ve fazla detaylı açıklamalardan kaçınılmalıdır. Yanıtlarımızı çocukların sorularına göre şekillendirmeliyiz. Çocuk zaten kendi ihtiyaç duyduğu şeyi soracak ve yanıttan tatmin olursa daha ileriye gitmeyecektir. Yeni bir soru sorduğunda bu sorunun (yaşına uygun) yanıtına hazır demektir.
3-6 yaş arasında çocuklarda mastürbasyon etkinliğine rastlanabilir. Bu, çocuğun içinde bulunduğu gelişim dönemine ait bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bu dönemde kız çocuk babaya, erkek çocuk anneye sevgi ve bağlılık hisseder. Bu dönem aynı zamanda çocuğun çeşitli yetişkin rolleriyle özdeşleşmeye başladığı bir dönemdir. Toplumsal çevre bilinci geliştikçe çocuk cinsel rollerin doğasını anlamaya başlar ve aynı cinsten anne-babasının oynadığı rolü kazanmayı ister. Bu istek onu bu rolün sahibiyle çatışmaya sokabilir ve çocuk “erkek” ya da “kız” kimliğini kazanmaya başlar. Bu geçiş annelik ve babalık rollerinin kesin olarak ayırt edilmesini gerektirir. Bu dönemde anneye düşen sorumluluk çocuğa bağlılığından kurtulmak, çocuktaki engellenmenin, bağımlılığın ve saldırganlığın simgesel anlatımları karşısında hoşgörülü ve anlayışlı olmak, çocuğu “kız çocuk” veya “erkek çocuk” rolüyle kabul edip onaylamaktır. Baba ise anneye bağımlılığından kurtulması için yardım etmeli, çocuğu başarılarında yüreklendirmelidir.
Çocuk için erkek ve dişi anlamları bizim kullandığımız gibi soyut değerler değildir ve taklitten ibarettir. Bununla beraber 3 yaşlarındaki çocuk kendisinin kız mı erkek mi olduğunu anlar. Çünkü çevresindekiler böyle söylemektedirler. Karşı cinsten kardeşi olan çocuklar bu ayırımı daha kolay fark ederler. Bu yaşlarda çocuklar kendi cinsel organlarını fark ederler ve duyarlılığı hissederler. Bu, erkek çocuklarda daha erken olur. Organlarına dokunduklarında kuşku ve merak duyarlar. Bu aşamada yasakların konulması çocukların sık sık saklanmalarına, yalnız kalıp durumlarını keşfetmeye yönelik çaba harcamalarına neden olur. Yetişkinler bu durumda “dokunma, ayıp, ellenmez” derler ya da özellikle erkek çocuklarına “ellersen keserler, kopar” gibi uyarılarda bulunurlar. Oysa çocuk kendi cinsel organına dokunduğunda amacı yalnızca onun yerinde durduğundan emin olmaktır. Bu durumda asla kopmaktan, kesmekten söz edilmemelidir. Bağırıp azarladığımızda ancak bunun alışkanlık haline gelmesine yardımcı oluruz. Tepkisiz kalmak ve dikkatini başka şeye çekmek tercih edilmelidir. Ancak süreklilik halini almışsa ve çocuğun sosyal yaşantısını etkiler hale gelmişse altında bir sorun olabileceği düşünülerek profesyonel bir yardıma başvurulmalıdır. Bu dönemde erkek çocuk anneyi, kız çocuk babayı sürekli izler. Özellikle onları çıplak görme eğilimindedir. Bu kendisiyle ilgili farklılığı anlamaya yönelik bir keşif çalışmasıdır. Bu, çocuk için en doğal deneyimdir. Eğer bu aşamada bir engellenme veya ceza ile karşılaşırsa bu konudaki merakı artacak ve daha yakın temasa yönelecektir.
Bu noktadaki yasaklar ve azarlanmalar çocuğun, bu ilgi ve ihtiyacın ve bu farklılığın “kötü”, “kabul edilmez” olduğu sonucunu çıkarmasına neden olabilir. Çocukların cinsel farklılıklara ilişkin merakları, bu anlamda kendi cinsiyetlerini ve bu cinsiyete ait fonksiyonları tanımak ve öğrenmek istemeleri, tıpkı yemek yemek, uyumak gibi doğal bir ihtiyaçtır. Çocuk bu konuyla ilgili her türlü sorusuna anında ve doğru yanıtlar almalıdır. Anne-baba konunun doğal, kabul edilebilir olduğu mesajını vermelidir.
Belgin TEMUR
Uzm. Pedagog