Üzücü ve rahatsız edici durumların ardından çocuğun üzgün olması beklenen bir sonuçtur. Ve rahatsız edici durumun ortadan kalkması ile kısa sürede bu üzüntünün de geçmesi beklenir. Depresyondaki bir çocuk için ise bu durum daha ciddi ve uzun sürelidir.
Çocuğunuzun yaşadığı olumsuz duygular uyumunu, katılımını etkiliyor; uyku, yemek gibi günlük alışkanlıklarını bozuyorsa ve çevresiyle ilişkileri bozuluyorsa depresif bir bozukluğun varlığı düşünülmelidir.
Somatik etkilere depresyonda sıkça rastlanır. Bunlar başağrıları şeklinde olabilir. Mide, adale ve eklem ağrıları şeklinde de görülebilir. Kabızlık olabilir; depresyondaki çocukların yaklaşık % 20’sinin alt ıslatma problemi olduğu bildirilmiştir.
Depresyonda da diğer psikiyatrik problemlerde olduğu gibi genetik ve biyolojik bir yatkınlık söz konusudur. Bununla birlikte bazı eşlik eden ve hazırlayıcı durumlar depresyon oluşumunu tetikleyici ve hızlandırıcı olabilmektedir.
Depresyonun fizyolojik Belirtileri
Fizyolojik belirtiler şu başlıklar altında toplanabilir:
Uyku bozuklukları: Sık uyanma, uykuya dalamama, uyku uyanıklık döngüsünün değişimi
Somatik rahatsızlıklar: Başağrıları, mide ağrıları vs.
Gıda alımı ile ilgili bozukluklar: İştah azalması veya artması, kabızlık Kiloda değişiklik Yorgunluk
Psiko-motor rahatsızlıklar: Vücut heriketlerinde artış veya azalma, Bilişsel fonksiyonların azalması veya çoğalması,
konsantrasyonun bozulması, kafa karışıklığı Çevredeki olaylara reaksiyon göstermeme Çocuğun moralinde gün içinde sık değişiklik olması
Depresyonun Psikolojik Belirtileri:
Mutsuzluk, ağlama Kendisi hakkında olumsuz duygular (kendine güvenin ve özsaygının azalması)İlişkileri ve arkadaşlıkları hakkında olumsuz duygular Gelecek konusunda olumsuz duygular, gelecekten umutsuzluk Sinirlilik, tahammülsüzlük, öfke patlamaları Sosyal çekiniklik Suçluluk duygusu, çevresinde olan olumsuz olaylardan kendini suçlama eğilimi Günlük aktivitelere karşı olan ilginin ve alınan zevkin azalması, oyundan keyif almama, oyun oynamak istememe, derse isteksizlik, okula gitmek istememe Detaylara takılma, (özellikle ergenliğe yaklaşırken) intiharla ve ölümle ilgili düşünceler ve teşebbüsler Tüm bu belirtilerin sayısı ve şiddeti çocukların yaşına,
kişilik özelliklerine ve içinde yaşadıkları koşullara göre değişkenlik göstermektedir.
Bebek Depresyonu
Depresyona küçük bebeklerde de rastlanmaktadır.
Çocuklarda depresyonun ifade biçimi, hangi yaşta olduklarıyla çok ilgilidir. Bebeklerde depresyonun çok nadir görüldüğü bilinmekle birlikte, olması durumunda da etkilerinin oldukça uzun süreli olduğu bilinmektedir. Bebek ile kendisine bakan kişi arasındaki bir rahatsızlığın yansıması olarak ortaya çıkar. Özellikle annenin ya da bakıcının depresif olması durumunda bebeğin de bu karamsar bakıştan etkilendiği bilinmektedir. Özellikle annelerde %25 ile %30 oranında görülen post-partum (doğum sonrası) depresyon annelerin bebekleriyle kurdukları ilişkinin kalitesini de etkilemektedir.
Depresyondaki bir annenin bebeğiyle daha az ilişki kurması, bakımı, beslenmesi konusunda bebeği ihmal etmesi, yetersiz sevgi ve yetersiz beden teması bebeğin de depresif özellikler göstermesine neden olabilmektedir. Depresif bebekler içe dönebilir, çevrelerine olan ilgileri ve ilişkileri azalabilir, uyku ve yeme sorunları yaşayabilirler.
Mutlu ve neşeli görünmeyebilirler. Hatta bazen bu durum bebeğin fiziksel gelişimini ve büyümesini yavaşlatabilir.
Okul Öncesi Dönem
Okul öncesi dönemde çocuklar depresyonlarını daha çok davranışlarıyla ifade ederler. Bu yaştaki çocukların duygularını direkt ifade edemedikleri ama davranışlarıyla bu mesajları verebildikleri bilinir. Öfkeli, agresif ve sinirli olabilirler.
Aşırı hareketli veya aşırı hareketsiz olabilirler. Korkular geliştirebilirler ve uyku sorunları olabilir. Evdeki ve okuldaki kurallara uymakta zorlanabilirler. Yaşıtlarıyla oyun oynamak ve oyunu
sürdürmekle ilgili sorunlar yaşayabilirler. Bazen oyundan kaçınma ve içine kapanma olabilir.
Okul Çağı
İlkokul çağında da benzer özellikler görülebilir.
Depresyondaki bir çocuk mutsuzluk, durgunluk, genel anlamda bir isteksizlik gösterebileceği gibi öfke, saldırganlık, aşırı hareketlilik, dikkat bozukluğu, uyku ve iştahta değişiklikler de gösterebilir. Çabuk parlama, tahammülsüzlük, sebatsızlık, sabırsızlık, ruh halinde ani değişiklikler (çok sevinçliyken birden ağlama veya aşırı üzüntülü görünme vs.) gibi belirtiler gösterebilir. Tüm bu belirtilerin yaklaşık 2 hafta devam ediyor olması depresyon riskini düşündürmeli ve profesyonel bir yardıma başvurulmalıdır. Küçük yaşlarda ortaya çıkan fobiler, ayrılığa (özellikle anneden ayrılmaya) hassasiyet en önemli işaretlerden biridir. Depresyon açısından risk taşıyan
çocukların yeni durumlara adapte olmak konusunda bir beceri eksikliği taşıdıkları bilinmektedir. Okul reddi de bu nedenle bu yatkınlığı taşıyan çocuklarda daha sık rastlanan bir problemdir. Ümitsizlik ve karamsarlık, gelecekle ilgili beklentilerinin olmaması eşlik eden duygulardır.
Okul çocuklarında özellikle başarının birden bire düşmesi ve sosyal uyumun bozulması potansiyel bir depresyonun işareti olarak değerlendirilmelidir.
Hangi Çocuklar Riskli?
Genetik ve biyolojik olarak depresyona yatkın olan çocuklar için bazı risk faktörlerinin varlığı bilinmektedir.
Ailesinde depresyon geçirmiş kişilerin varlığı çocuğun da depresyon açısından risk taşıdığının bir göstergesidir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan, davranış bozuklukları olan ve ağır ayrılık anksiyetesi yaşayan çocuklar da depresyon riski taşırlar.
Depresyonun Tetikleyicileri
Ailelerinde fonksiyon bozukluğu olan çocuklarda depresyon riski artmaktadır. Aile içinde huzursuz ortam,
kavga, çocuğun ve/veya aile bireylerinden birinin duygusal istismarı, anne-baba arası ciddi anlaşmazlıklar, çocuğun ihmali, anne-babanın boşanması, aşağılayıcı, onur kırıcı anne-baba tutumları, çocuğa veya aile bireylerinden birine fiziksel şiddet uygulanması, ailenin birlik ve bütünlüğünün tehdit altında olması depresyonu tetikleyici olmaktadır.
Aşırı eleştirici ortamların, mükemmeliyetçi, hataya izin vermeyen, yüksek beklentilerin olduğu ev ve okul ortamlarının da riskli olduğu bilinmektedir.
Ağır hastalıklar gibi kimi stres arttırıcı hayat zorluklarının da ruhsal durumu bozduğu bilinmektedir.
Yakınlarından aile üyelerinden birinin ölümü veya çocuğun çok sevdiği bir yakınını, arkadaşını kaybetmesi, bazen bir hayvanının ölümü depresyon açısından riskli durmlardır.
Ne Zaman Harekete Geçilmeli?
Depresyonu fark etme konusunda en önemli görev aileye düşmektedir. Çocuğunuzu çok iyi tanımalısınız. Günlük rutinlerini, alışkanlıklarını ve ilişki kurma biçimini çok iyi bilirseniz ortaya çıkabilecek değişiklikleri farketmeniz ve takip etmeniz kolay olacaktır.
Sözü edilen belirti ve sinyaller en az iki haftadır devam etmekte ise öncelikle aile içinde çocuğunuzu iyi tanıyan diğer kişilerden de yardım istemeli, onların da görüşünü almalısınız. Okulu ve öğretmeniyle görüşüp bu belirtilerin hangi ortamlarda nasıl ve ne sıklıkta ortaya çıktığını iyi belirlemelisiniz. Bu bilgiler ışığında bir uzmandan yardım istemelisiniz.
Bu yardım öncesinde çocuğa karşı tavrınız onu bu durumuyla ilgili suçlayıcı bir şekilde sorgulamak olmamalıdır.
Bunun yerine onu dinleyen ve sorunun ne olduğunu anlamaya çalışan bir yaklaşımda olmalısınız. Onunla empati kurup duygularını anlamalı, kendi duygularını farketmesi konusunda ona yardımcı olmalısınız.
Bir uzmana gitmeye karar verdiğinizde ona bunu
açıklarken bu durumu kendisine bir ceza gibi algılamaması için öncesinde onunla açıklıkla konuşmanız önemlidir. Örneğin “Hiç laf dinlemiyorsun seni psikoloğa götüreceğim” derseniz bunun bir ceza olduğunu düşünecektir. Bunun yerine çocuğunuza, onun durumunun sizi endişelendirdiğini ona yardım etmek istediğinizi ve bu nedenle de profesyonel bir yardımın iyi olacağını anlatmalısınız.
Anne-babalara öneriler
Bebekliğinden itibaren çocuğunuzla iyi, yakın bir ilişki kurun. Onun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının yeterince ve zamanında karşılandığından emin olun.
Bebeğinize sizin dışınızda biri bakıyorsa (anneanne-babaanne veya bakıcı vs) bu kişinin depresif bir kişilik özelliği olup olmadığına dikkat edin. Unutmayın ki bebekler karamsar ve yeterince sıcak olmayan bir tavrı hissederler. İhmal edilmek bebeğin depresif özellikler göstermesi açısından riskli bir durumdur.
Aile içinde huzursuzluklar varsa, anne-baba arası tartışmalar yoğunsa ve boşanma veya boşanma riski söz konusuysa bu durumda çocuğunuzun duygularını ifade etmesine fırsat verin. Onun sizin için ne kadar değerli ve önemli olduğunu, her koşulda onun hep yanında yer alacağınızı anlatın ve belli edin.
Çocuğunuzdan beklentilerinizi belirlerken onun psikolojik özelliklerini ve becerilerinin sınırını iyi gözlemleyin.
Yapabileceğinin çok üstünde, baskıcı ve mükemmeliyetçi bir yaklaşım depresyonu tetikleyici bir ortam yaratmanıza neden olabilir.
Çocuğunuz okula gidiyorsa, öğretmenin, okulunun tavrını iyi araştırın. Yüksek başarıya odaklı, baskıcı bir okul ortamı tıpkı baskıcı ev ortamı gibi risk yaratmaktadır.
Çocuğunuzun genel ruh halini, alışkanlıklarına uyum biçimini, çevresiyle ilişki kurma biçimini, okula ve derslere ilgisini iyi gözlemleyin. Ani olarak ortaya çıkabilecek bir uyum ve davranış sorunu depresyonun bir işareti olabilir.
Uyku ve iştahla ilgili değişiklikleri göz ardı etmeyin.
Öfkeli ve saldırgan davranmaya başlayan çocuğunuzu cezalandırmak yerine onun bu davranışına neden olabilecek etkenleri anlamaya çalışın. Çocuğun anlaşıldığını hissedebileceği sakin ve anlayışlı bir ortam yaratmaya gayret edin.
Aile bireylerinden birinin kaybı sözkonusuysa, bu kayıpla ilgili üzüntü ve acıyı çocuğun ifade etmesine fırsat verin.
“Üzülecek birşey yok ya da ağlama sakın” yaklaşımı yerine bu durumun gerçekten üzücü olduğu, sizin de benzer acı ve üzüntüyü yaşadığınız, bu üzüntünün de zaman içinde üstesinden gelebileceğiniz mesajını verin.
Belgin Temur
Uzm. Pedagog